22 Nisan 2009 Çarşamba

Alparslan

Selçuklu Devleti hükümdarı, Türk milletinin en büyük kahramanlarından. Selçuklu
Devletinin kurulmasında önemli rolü olan Horasan valisi Çağrı Beyin oğludur. 20
Ocak 1029’da doğdu. İyi bir tahsil gördü, sayısız zafer kazanarak mertliği ve
iyi kumandanlığı ile ün saldı. Babasının ölümünden sonra Horasan valisi oldu.
Amcası Tuğrul Bey, 4 Eylül 1063’te öldüğü zaman, vasiyeti üzerine, Selçuklu
tahtına Alparslan’ın ağabeyi Süleyman getirildi, fakat Türk beyleri buna
itirazda bulundular ve Alparslan’ı hükümdar tanıdılar.



Alparslan 27 Nisan 1064’te büyük bir törenle tahta çıktı. Amcasının vezirliğini
yapan ve Süleyman’ın tahta çıkmasını isteyen Amidülmülk Kündiri’yi azledip,
büyük bir devlet adamı olarak tarihe adı geçen Nizamülmülk’ü vezir tayin etti.
Başına buyruk beylerle mücadeleye girişen Alparslan, hepsini bir bayrak altına
toplamayı başardı. Böylece Selçuklu Devleti kuvvetlendi.



1064 yılının sonuna doğru Alparslan, Bizans İmparatorluğu’nun üzerine yürüdü.
Gürcistan’ı zaptetti. İsyan eden kardeşi Kavurd’u itaate zorladı. 1065’te
Amuderya ırmağını geçti, o bölgedeki hükümdarla anlaştı. Alparslan’ın beyleri,
Anadolu’da akınlar yapıp sayısız zafer kazandılar. Selçuklu Sultanının gittikçe
kuvvetlenmesi Bizans İmparatorluğu’nu telaşlandırdı. İmparator Romanos Diogenes
ordusunu toplayıp sefere çıktı. Palu’ya geldiğinde Malatya’da bıraktığı
ordusunun Türkler tarafından perişan edildiği haberini aldı. Geri dönmeye mecbur
kaldı.



1070 yılında Alparslan, Horasan ve Irak ordularının başında Azerbaycan’a girdi,
sınırdaki kaleleri fethetti. Van gölünün kuzeyinden geçerek Malazgirt önüne
vardı, kale teslim oldu. Diyarbekir'den Elcezire’ye girdi, Urfa’yı kuşattı.
Mısır’da birbirleriyle mücadele eden Fatımi komutanları, Alparslan’ı Mısır’ı
almaya teşvik ediyorlardı. 1071 yılında Selçuklu ordusu Halep’te toplandı.



Alparslan’ın Mısır Seferine çıktığını öğrenen Bizans İmparatoru Diogenes son bir
hamle yapmayı düşündü. Azerbaycan’a kadar giderek Türk kalelerini zapta ve
Türkleri Anadolu’dan atmaya karar verdi. Rumeli’de yaşayan Peçenek ve Oğuz
Türklerini de ordusuna kattı. 13 Mart 1071’de 200.000 kişilik Bizans ordusu
İstanbul’dan yola çıktı. İmparator, halkına büyük zaferle dönmeyi vaad etmişti.
Diogenes ve ordusu yol boyunca katliam yaparak Erzurum yoluyla Malazgirt’e
ulaştı. Halep’i teslim aldığı sırada Bizans ordusunun gelmekte olduğunu öğrenen
Alparslan, Mısır Seferinden vazgeçip kuzeye doğru yola çıktı. Bizans ordusunun
harekatını günü gününe haber alarak, vaziyetini ona göre ayarladı. Musul, Rakka,
Urfa yoluyla Diyarbekir ve Bitlis’e ulaştı. Ordusundan on bin kişilik bir kuvvet
ayırıp Ahlat’a gönderdi. Bizans kuvvetleri ile ilk çarpışma Ahlat’ta oldu.
Bizanslılar bozuldu. Buna iyice kızan imparator, Malazgirt Kalesine hücum edip,
içerde yaşayan kadın-çocuk, ihtiyar ne varsa hepsini öldürdü. Malazgirt’e doğru
devamlı yol alan Alparslan, 24 Ağustos günü Malazgirt’in doğusundaki Rahva
Ovasına ulaştı. Ahlat’a gönderilen kuvvetlerin gelmesi ile kısa bir zamanda
karşısına çıkmasına şaşıran Bizans İmparatoru da, ordusunu Rahva Ovasının öbür
tarafında düzene koydu. Anlaşma tekliflerinin reddedilmesi üzerine savaş
hazırlıkları başladı.



26 Ağustos Cuma günü askerlerini toplayan Alparslan, atından inerek secdeye
vardı ve; “Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere
sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi! Niyetim halistir; bana yardım
et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!” diye dua etti. Sonra atına binerek
askerlerine döndü ve; “Ey askerlerim! Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim
olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşah’ı tahta çıkarınız
ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”



Bu sözler orduyu coşturdu. Büyük şevkle ileri atıldılar. Alparslan son derece
kurnazca bir harp taktiği planlamıştı. Hilal şeklinde yaydığı ordusuyla akşama
kadar Malazgirt meydanında dövüştü. Şaşkına dönen Bizans ordusu, hilalin içine
düştü. 200.000 kişilik koca ordu perişan oldu. İmparator esir edildi (Bkz.
Malazgirt Meydan Muharebesi).



Sultan Alparslan savaştan sonra huzuruna getirilen imparatoru, hiç ümid etmediği
şekilde affetti. Bizans imparatorunun harp tazminatı ödemesi, her yıl haraç ve
ihtiyaç halinde Selçuklu ordusuna asker göndermesi karşılığında barış antlaşması
yapıldı. Fakat Diogenes, İstanbul’a geri dönerken, Bizans tahtının el
değiştirmesi, antlaşmayı geçersiz kıldı. Alparslan da, Selçuklu şehzadelerini
Anadolu’yu fetihle görevlendirdi. Türkler, kısa zamanda Anadolu’ya hakim
oldular.



Sultan Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde çok sayıda atlı ile
Maveraünnehir’e doğru sefere çıktı. Türkleri bir bayrak altında toplamak
istiyordu. Ordunun başında Buhara’ya yaklaştı. Amuderya nehri üzerinde bulunan
Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı, Batınî sapık fırkasına mensup Yusuf
el-Harezmi, kalenin fazla dayanamayacağını anladı ve teslim olacağını bildirdi.
Hain Yusuf, Alparslan’ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan’a hücum edip, hançer
ile yaraladı. Yusuf’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alparslan da aldığı
yaralardan kurtulamadı. Dördüncü günü, 25 Ekim 1072 tarihinde; “Her ne zaman
düşman üzerine azmetsem, Allahü tealaya sığınır, O’ndan yardım isterdim. Dün bir
tepe üzerine çıktığımda, askerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden, bana,
ayağımın altındaki dağ sallanıyor gibi geldi. “Ben, dünyanın hükümdarıyım. Bana
kim galip gelebilir?” diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi
olarak, Cenâb-ı Hak, aciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu
düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hata ve kusurlarımdan dolayı Allahü
tealadan af diliyor, tövbe ediyorum. Lâ ilâhe illallah Muhammedün
resulullah!...” diyerek şehid oldu. Tahran yakınlarındaki Rey şehrine
defnedildi. Yerine oğlu Melikşah geçti.



Sultan Alparslan, saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i
içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve Batınî, Şiî hareketlerine karşı çok
hassastı. Hatta bir defasında; “Kaç defa söyledim. Biz, bu ülkeleri Allahü
tealanın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bid’at nedir
bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü teala, halis Türkleri aziz kıldı” demişti.



Alparslan, büyük tarihi zaferlerinin yanısıra, medreseler kurmak, ilim
adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama
tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı. İmam-ı Âzam’ın türbesi,
Harezm Camii ve Şadyah kalesi gibi pek çok eser inşa ettirdi. Zamanında; İmam-ı
Gazali, İmam-ül-Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kuşeyri,
İmam-ı Serahsi gibi büyük alimler yetişmişti.

0 yorum:

Yorum Gönder