22 Nisan 2009 Çarşamba

Tuğrul Bey

Selçuklu Devletinin kurucusu. Oğuzların Kınık boyundan Selçuk Beyin torunudur.
Babasının adı Mikail’dir. Muhtemelen 993 yılında doğdu. Babası Mikail, gazâ
akınında şehit düşünce, dedesi Selçuk’un yanında büyüdü. Çocukluğu Cend’de
geçti. Büyük bir îtinâ ile yetiştirildi. Âilesinden dînî ve millî terbiye alıp,
mükemmel silâh kullanmasını öğrendi.



Selçuk Beyin vefâtıyla amcası Arslan Yabgu’nun Selçuklu âilesinin reisliğini
almasına, kardeşi Çağrı Bey ile itiraz etmedi. Ancak, dedelerinin vefâtından
sonra iki kardeş Cend şehrini terk ederek batıya göç ettiler. Burada
Mâverâünnehir hükümdarı İlek Nasr’ın kendilerine karşı düşmanca siyâseti
üzerine, Çağrı Bey ile Karahanlı hükümdarı Buğra Hanın ülkesine gittiler. Tuğrul
Bey, Karahanlılar ülkesinde hapsedildiyse de, Çağrı Bey, Buğra Han ordusunu
yenip pek çok esir aldı. Alınan esirler karşılığı, Tuğrul Bey serbest bırakıldı.
Tekrar Mâverâünnehir’e döndüler. Buhara hâkimi Karahanlı Ali Tegin’in
aleyhlerine faaliyeti ve yeni durum üzerine Tuğrul Bey çöle çekildi. Çağrı Bey
de, yeni vatan keşfi için Rum Gazâsına çıktı. İki kardeş, Rum Gazâsından alınan
ganîmetlerle çok zenginleştiler.



Arslan Yabgu, 1205’te Gaznelilerce esir alınıp, Hindistan’da hapsedilince, iki
kardeş ortak iktidar sistemiyle Selçuklu âilesinin lideri oldu. Liderliği,
Karahanlı Ali Tegin tarafından şüpheyle karşılanınca, ikili liderlik sistemi
yerine amcaları Musa’yı Yabgu yapıp, üçlü iktidar sistemine geçtiler. 1034
sonbaharında, Gaznelilerin müttefiki Oğuzlardan Şah Melik, Selçuklulara âni bir
baskın yapınca, zayıfladılarsa da, tekrar toplandılar. On bin kişilik kuvvet
toplayarak, Gaznelilere âit Horasan’a girdiler. Gazneli Mesud’un ordusunu 20
Haziran 1035’te Mesâ’da yendiler. Gaznelilerle antlaşma yapıp; Nesâ, Ferâve ve
Dihistan’ı aldılar. Ayrıca, Tuğrul Beye, Gazneli Mesud tarafından hâkimiyet
alâmetlerinden olan hil’at, at, menşur ve sancak gönderildi. Tuğrul Bey,
antlaşmayla, Nesâ’da Gaznelilere tâbi federal bir devlet kurmuş olmasına rağmen,
resmî îlânı yoktur.



Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu hânedan mensupları, toprak sâhibi olunca, Oğuz
boyları ve kabile reisleri yanlarına akın edip, toplandılar. Tuğrul Bey, çok
güçlenip, bölgenin nüfûsu artınca; Gazneli Mesud’a önceki üç şehrin dar
geldiğini bildirip, 1037’de Merv, Serahs ve Bâverdi'yi de istedi. Bu şehirlere
karşılık da Gaznelilerin maaşlı askeri olma ve Horasan’daki asâyişi temin etme
taahhüdünde bulundular. Teklifleri oyalamaya alınınca, Tuğrul Bey, küçük gruplar
hâlinde akın harekâtı yaptırdı. Çağrı Beyin idâre ettiği akınlarda Selçuklular
Cüzcan, Tâlekan ve Faryâb’dan Rey’e kadar harekâtta bulundular. Selçuklu
akınlarını durdurmak için Gazneli Mesud’un gönderdiği ordu, Serahs yakınında,
1038 Haziranında yenildi. Zafer sonrasında toplanan kurultayda Tuğrul Bey,
hükümdar îlân edildi. Bu kurultay kararı ve 1038 târihi Selçuklu Devletinin
kuruluşu olarak kabul edilir. Tuğrul Bey Nişapur’da kalıp, Çağrı Bey, Merv’de
melikler meliki olarak, askerî harekâtları idâre ederek ordu kumandanlığı yaptı.



Tuğrul Beyin Nişapur’da istiklâlini îlân etmesi, Gazne’de hoş karşılanmadı.
Çağrı Bey, 1039 yılında Gaznelilerle iki kere muhârebe yapıp, yenildi. Tuğrul
Bey ve diğer Selçuklu hânedanları, Gazneli Mesud’un düzenli ordusuna karşı
gerilla harpleri yapıp, onları yıprattılar. Gazneli Mesud, antlaşma istedi.
Tuğrul Bey, Gaznelilerin türlü metodlarla Selçukluları Horasan’dan
çıkarabileceklerini tahmin ederek, zaman kazanmak ve hazırlıkları tamamlamak
için çöle çekildi. Sultan Gazneli Mesud’un, 1040 Baharındaki Tûs ve Serahs
istikâmetindeki harekâtı üzerine Selçuklular, Tuğrul Beye başvurup, harekete
geçmesini istediler. Tuğrul Bey, 1040 Mayısında çölden çıkıp, Serhas’ta Gazneli
ordusuyla karşılaştı. Gazneliler, ot ve yiyecek sıkıntısı çektiğinden Merv’e
hareket edince, Tuğrul Beyin kumandasındaki Selçuklular, sağdan ve soldan
taarruzla Gaznelileri tâciz ettiler. Dandanakan Kalesi önünde yapılan asıl
muhârebede Gazneliler bozuldular. 23 Mayıs 1040 târihinde kazanılan Dandanakan
Zaferiyle, Tuğrul Bey tekrar tahta oturdu. Tuğrul Bey zafer sonrasında ele geçen
ganimetle zenginleşip, kumandanlara pek çok ihsanlarda bulundu. Kurultay
toplandı. Kurultayda devletin temel stratejisi tespit edilip, plânlar yapıldı.
Bağdat’taki Abbasî Halifeliğine bağlılık ve hürmet ifâde eden mektup gönderildi.



Çağrı Beyin, 1060’ta vefâtına kadar, ortak iktidar sistemine göre hareket
edilmesine rağmen, devleti temsil yetkisi Tuğrul Beye âitti. Tuğrul Bey
hükümdarlığını ve Selçukluları maddî güçlerle kuvvetlendirdiği gibi mânevî
olarak da Halîfe, âlim ve tasavvuf ehlinden destek alıyordu. Tebaasının refah
seviyesini yükseltip, orduyu askerî sisteme göre teşkilâtlandırıyordu. 1040
Dandanakan Zaferi ve 1043’te devlet merkezini Rey’e taşıması sebebiyle,
Bağdat’taki Abbâsi Halîfesi El-Kaim’e tekrar bağlılığını arz etti. Tuğrul Beyin
Abbasî Halîfesiyle münâsebeti, Sünnî İslâm dünyasında büyük îtibâr kazanmasına
sebep oldu. Halîfe El-Kaim, Tuğrul Beyin yanına; büyük İslâm âlimlerinden olup,
sosyal ve devlet idâresi hakkında Ahkâm-üs-Sultâniye isimli eserin sâhibi olan
Maverdî’yi gönderdi. Tuğrul Bey, ülkesinde hutbeyi, Abbasî Halîfesi adına
okuttu; halîfenin zâlim Büveyhîler ve âsîlere karşı yardım talebini kabul etti.
Halîfeye bildirdiği arz; samimiyetinin ve temiz itikadının ifâdesi olup, şunları
ihtivâ ediyordu: Halîfeye hizmet etmek şerefine kavuşmak, Mekke’de Hac yapmak ve
Hac yollarını Bedevîlerin taarruzundan korumak, Suriye ve Mısır’da Fâtimîlerle
harp etmektir. 1055’te Bağdat’a gelip, hutbede adı okundu. Selçuklu Hânedanı ile
Abbasîler arasında evlenmeler münâsebetiyle akrabalık kuruldu. Halîfe, Çağrı
Beyin kızı Hatice Arslan Hatun ile 1056’da evlendi. Tuğrul Bey de, Halîfe’nin
kızı ile 1062’de muhteşem bir düğün merâsimiyle evlendi. Bağdat’tayken zâlim
Büveyhîler ve sapık Fâtimîlere karşı mücâdele edip, Musul ve bölgede Selçuklu
hâkimiyetini tesis etti. Büveyhli hükümdarını öldürerek, Bağdat ve Sünnî âlemini
katliam ve tahripten korudu. Selçukluların batısındaki Bizans ülkelerine, fetih
harekâtı ve akınlarında bulundu. Erzurum Hasankale’ye gelip, Malazgirt’i
fethetmek istediyse de kışın yaklaşması üzerine, baharda gelmek üzere kuşatmayı
kaldırdı. Tuğrul Bey, hâkimiyet ve tahrik sebebiyle kendine âsî olan üvey
kardeşi İbrâhim Yınal’ın isyânını 1058’de bastırıp, onu cezâlandırdı.



Tuğrul Bey, devâmlı mücâdeleyle geçen uzun yıllar sonunda çok büyük işler
başardı. Dünyânın en büyük devletlerinden birini kurup, Türk İslâm âlemine çok
hizmeti geçti. Mâverâünnehr’den Anadolu’ya, Irak’tan Âzerbaycan ve Kafkasya’ya
kadar olan ülkede huzur ve emniyet tesis etti. Yirmi sekiz ülkeye kendi
hâkimiyetini kabul ettirdi. Zirâî, ticârî faaliyet neticesinde, iktisâdî hayat
gelişip, refah seviyesi yükseltildi. Bizans akınlarında çok ganimet alınıp,
büyük gelir elde edildi. Devlet teşkilâtı, muazzam şekilde tesis edilip,
kuvvetli temeller üzerine oturtuldu. Selçuklu Devlet Teşkilâtı, devrinde ve
sonra kurulan Türk ve İslâm devletlerine örnek oldu. Tuğrul Bey, yirmi beş yıl
adâlet, ihsan ve gazâlarla geçen hükümdârlıktan sonra, hastalandı. Yetmiş
yaşlarında, Rey yakınlarındaki yazlığında, 5 Eylül 1063 târihinde vefât etti.
Tuğrul Beyden sonra Selçuklu tahtına, yeğeni Alparslan geçti. Tuğrul Bey âdil,
vakur, cömert, samimi, iyi ve yumuşak huylu bir şahsiyetti. Halkı tarafından
sevilen bir hükümdar ve ordusunca tam bağlanılan kuvvetli bir kumandandı.
“Kendime bir saray yapıp da yanında bir câmi inşâ etmezsem, Allahü teâlâdan
utanırım” sözü, Tuğrul Beyin duygularını çok güzel ifâde etmektedir.

0 yorum:

Yorum Gönder