23 Nisan 2009 Perşembe

Doğu Türkistan

Türklüğün ana yurdu Doğu Türkistan, bundan tam 46 yıl önce, 13 Ekim 1949'da, hür dünyanın gözleri önünde Kızıl Çin tarafından işgal edildi. Doğu Türkistan Türkleri, 45 yıldır insanlık tarihinin en korkunç zulüm, katliam ve asimilasyonuyla karşı karşıya bulunuyor. Bugün bu korkunç İstila hareketinin 46. yıldö­nümü sebebiyle yeniden hür dünyaya seslenmek istiyorum. Doğu Türkistan'da imha ve asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yaklaşık yarım asırdır devam eden feryadına kulak verin. Yok olma tehliksiyle karşı karşıya bulunan kardeşlerinizi unutmayın.

Zatı Alilerinizin verecekleri her [urlu maddi ve manevi destek, diktatörlerin sonunu biraz daha yakınlaştıracaktır. Azerbaycan, İdil Ural ve Balı Türkistan'ı oluşturan Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bu Türk Cumhuriyetleri, yaşadıkları siyasi, ekonomik ve sosyal sıkıntılara rağmen dünya siyasi platformundaki şerefli yerlerini almak için büyük adımlar atarken, bağımsızlık hareketlerinin Doğu Türkistan'a sıçramasından son derece korkan Çinliler, Doğu Türkistan'da olağanüstü güvenlik tedbir­leri almaya devam ediyorlar.

Çin yönetimi, Batı Türkistan sınır boylarında yaşayan Doğu Türkistanlıları topraklarından koparıp ülkenin iç kesimlerine sürerken, boşalan yerlere emekli Çin Halk Kurtuluş Ordusu mensuplarını yerleştiriyor. İnsanca yaşama, egemenlik ve bağımsızlık bir tarafa, Doğu Türkistan Türkleri bugün, tarih sahne­sinden silinmemek için Ölüm kalım savaşı vermektedirler. Özellikle Çinliler'in, Doğu Türkistan Türkleri'ne karşı yürüttüğü nüfus, ekonomik, eğitim, karışık evlenme, mecburi doğum kontrolü ve atom deneme politikası, Doğu Türkistan Türkleri'nin benli­ğini ciddi şekilde tehdit etmeye başlamıştır,

1949 yılından önce 300 bin olan Doğu Türkistan'daki Çin nüfusu, Çin resmi kaynaklarına göre bugün 6 milyonu geçmiştir. Çinliler'in hedefi, uzun vadede Doğu Türkistan'a 100 milyon Çinli yerleştirmek ve kalabalık Çin nüfusu içinde Türkleri eritmektir.Doğu Türkistan Türkleri'nin yüzde 85'i çiftçidir. Çinliler'in 1981 yılından beri uygulamaya koydukları toprağı kiralama yönetimi Türk çiftçilerine hiçbir yarar sağlamamıştır. Devlete olan kira borcunu Ödeyemeyen yüz binlerce kişi toprağını iade etmeye başlamıştır. Önemli makamlarda oturanların tamamının Çinli olmasının yanında, ülkede bulunan işyerlerinin yüzde 90'ı yine Çinliler'e aittir. Bu yüzden Türkler arasında işsizlik oranı Çinliler'e oranla çok yüksektir.

Doğu Türkistan uranyum, platin, altın, gümüş, kömür ve petrol gibi yeraltı kaynaklarıyla çok zengin bir ülkedir. Doğu Türkistan'ın Tarım Havzası'ndaki petrol yataklarında yapılan araştırmalarda petrol rezervleri 20 milyar ton, doğalgaz rezervleri ise 30 milyar metreküp olarak hesaplanmıştır. Halen Doğu Türkistan'da yılda 7 milyon ton petrol üretilmektedir. Ne var ki, bu zenginliğine rağmen, Doğu Türkistan'da kişi başına düşen yıllık milli gelir fakirlik sınırının altında olup, 45-50 dolardır.

Günümüzde Doğu Türkistan'da okuma yazma bilmeyenlerin oram yüzde 60 dolayındadır. Yükseköğretim kurumlarındaki derslerin yüzde 75'i Çince olduğu için, yüksekokula gitmek isteyen Türk çocuklarının mutlaka çok iyi Çince bilmesi gerekmektedir. Nitekim, Türkçe eğitim yapan okullardan mezun olup, yüksekokullara kayıt olmak isteyen Türk öğrencilerin yüzde 97'si, Çince'si iyi olmadığı için giriş imtihanlarım kazanamamakta. Çince eğitim yapan okullardan mezun olan Türk talebeleri ise kendi anadilini konuşmamakta, meramını anlatamadığı için devamlı olarak Çince kelimelere başvurmakta ve geleneklerini unutmaktadır. Bugün gerçekte 35 milyona varan Doğu Türkistan Türkleri'nin nüfusu, Çin resmi kaynaklarında kasıtlı olarak 7,5 milyon gösterilmektedir. Doğu Türkistan'da yapılan bütün neşriyatın sadece yüzde 16'sı Türkçe'dir ve milli konularda yazılar yazmak da. ağır cezalarla yasaklanmıştır.

Türkleri eritmek için eski bir Çin yöntemi olan evlendirme yöntemine de başvuran yönetim, Çinlilerle Türkler arasında yapılacak olan evlenmeleri teşvik etmek için her türlü yola başvurmaktadır. Çinli bir kızla evlenen Türk erkeğine 500 dolar para yardımı yapılmakta, doğan çocuklar Çinli gibi yetiş­tirilmekte, Çin kayıtlarına Çinli olarak geçmektedir. Boşanmak İsteyen bir Türk erkeği ise Çinli karısına 2 bin dolar ödemek zorundadır ve bir Türk'ün bu parayı biriktirmesi imkansızdır. Çin yönetimi, bir taraftan da Doğu Türkistan Türkleri'ni eritebilmek için Çin anayasasına aykırı olmasına rağmen mecburi doğum kontrolü uygulamaktadır.

Çinliler, atom denemelerini Doğu Türkistan'ın Lop Nor bölgesinde yapmaktadırlar. 1964 yılından günümüze kadar bu bölgede toplam 40 atom denemesi yapılmıştır. Bu denemelerden sonra çevreye yayılan radyoaktif maddeler Doğu Türkistan'da 210 bin insanın ölümüne yol açmıştır. Halen Doğu Türkistan nüfusunun yüzde 10'u karaciğer, akciğer ve cilt kanseri gibi hastalıklardan muzdariptir. Sakat doğan çocukların sayısı ise tam olarak bilinememektedir. Bu hastalıkların tedavi edileceği doğru dürüst bir hastane yoktur. Yine mevcut derme çatma hastanelerdeki doktorların hepsi Çinli'dir ve Türklerle alakadar olmamaktadırlar. Bu sebeple hastaneye kaldırılan Türklerin yüzde 701 gerekli tedaviyi göremeden hayatını kaybetmektedir. Çinli­lerin, Doğu Türkistan Türkleri'ne karşı yürüttüğü bu insanlık dışı siyaset, Amnesty International, Asia Watch (Asyayı Gözetleme), Society For Threattened Peoples (Yok olma Tehlikesi Altındaki Milletler Derneği) gibi uluslararası kuruluşlar ve Avustralya, İngiltere ve ABD Kongresi insan hakları komisyon­ları tarafından yayınlanan raporlarla da sabittir. Öte yandan bugün Çin, büyük bir çıkmaz içerisinde bulunmaktadır.

Çin Komünist Partisi'nin resmi yayın organı Rinmin Ribao Gazetesi 22 Mayıs 1994 tarihli sayısında yayınladığı geniş bir makalede, şu anda Çin'de hayatın tam anlamıyla felç olduğunu, orduda disiplinsizliğin hüküm sürdüğünü ve eyaletlerdeki yönetimin tamamen kontrolden çıktığını belirterek, merkezi hükümetin gerekli önlemleri almaması du­rumunda ülkenin kaosa sürüklenebileceğim belirtmektedir. Pekin Bilimler Akademisi'nin geçen yıl hazırladığı bir raporda da Çin'in ivedi olarak ABD örneği bir federatif sisteme geçmesi gerektiği belirtiliyor. Çin'de 3-4 Ağustos 1989 tarihinde yaşanan kanlı olaylardan sonra ülke dışına kaçmak zorunda kalan bilim adamları, ABD'de demokratik Çin dev­leti anayasasının taslağını kaleme aldılar. Geçen Ocak ayında hazırlanan bu taslakta Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan'a, içişlerinde tamamen hür olmak üzere "özerk devlet" statüsü tanınıyor. Bu durum, şimdiye kadar sözkonusu üç ülkeyi Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak kabul ede gelen Çinliler'in düşünme tarzında büyük aşama olarak görülüyor.

Gelecekte Doğu Türkistan'da patlak verecek olan bir top yekûn ayaklanma, bütün Çin'e sıçrayacak ve böylece Asya kıtasında büyük bir istikrarsızlık doğacaktır. Bu istikrarsızlıktan en çok etkilenecek olan devletlerin başında ebetteki bağımsızlığına yeni kavuşan Batı Türkistan olacaktır. Bu duruma seyirci kalamayacağı için bu girdabın içine Türklük Alemi'nin anası Türkiye'miz de çekilebilir. Nitekim bir milyar 200 milyon nüfuslu Çin'de patlak verecek kanlı olayların sadece ülkede kalacağını düşün­mek mümkün değildir. Bu sebeple geleceği iyi görebilen ülkeler, bugünden, demokrasiye geçilmesi ve azınlıkların haklarının tanınması hususlarında Çin yönetimine baskılar yapmaya başladılar.

Türk Dünyası'nın en güçlü olanı Türkiye yeni kurulan Türk Cumhuriyetleri ile olan İliş­kilerini yeterince tesis edememiş, genç cumhuriyetlerde yaşanan olaylara karşı lüzumlu ilgiyi gösterememiştir. Bu ilginin gösterilmesinin en büyük sebebi eski SSCB ve ÇİN hükümetlerini tepkilerini almamak olmuşsa da, her iki ülkede Tür­kiye aleyhine ellerinden geleni yapmışlardır. Doğu Türkistan Türkleri bugün ya sessizce eriyip tarih sahnesinden silinme veya topyekûn ayaklanıp kahramanca ölme gibi bir tercih ile karşı karşıya bırakılmışlardır.

Biz, Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur diyoruz. O halde ilk aşamada Türk'ün Türk'e olan dostluğunu, hissiyatlarını ve hamiliğini daha da güç­lendirecek çalışmalar yapılmalıdır. İkinci aşamada, Türkiye'miz başta olmak üzere bağımsız Türk Cumhuriyetleri, yabancı yönetim altında yaşamakta olan Türkler konusunda ortak bir strateji belirlemelidir. Son olarak ise Türkiye'miz ile bağımsız Türk Cumhuriyetleri, Çin, İç Moğolistan, Tibet ve Doğu Türkistan'daki mevcut gerginliği yumuşatabilmek için pek çok ülke tarafından başlatılan kampanyaya aktif katılma yollarını aramalıdırlar. Aksi halde Türkiye'miz başta olmak üzere bağımsız Türk Cumhuriyetleri bu vebalin altından kalkamazlar.

İnsanlara hürriyet, milletlere istiklal!...

İsa Yusuf Alptekin

* Bu yazı İsa Yusuf Alptekin'in vefatından önce yazdığı ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan yazısıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder