23 Nisan 2009 Perşembe

I . Mesud (Rükneddin)

Anadolu Selçuklu Devletinin dördüncü sultanı. Birinci Kılıç Arslan’ın oğlu olup,
1096 yılında doğdu. İyi bir tahsil, terbiye ve tâlim görerek yetişti. Devlet
idâresinde tecrübe sâhibi olabilmesi için Kayseri emirliğine tâyin edildi.



Babasının 1107’de ölümünden sonra iki sene sultanlık yaptı. Ağabeyi şehinşâh’ın
İran’dan Anadolu’ya dönerek Malatya’da kendisini sultan îlân etmesi, Sultan
Mesud’a saltanatının meşrûiyetini kaybettirdi. şehinşah’ın Konya’ya gelmesi
üzerine Kayseri’ye çekildi. Kayınbirâderi Melik Gâzinin desteğini sağladı. 1116
yılında gerekli gücü temin edince Konya tahtını tekrar elde etti. Fakat kardeşi
Arab’ın sultanlığını tanımaması, başlangıçta hâkimiyetinin Konya ve Kayseri
dolaylarına inhisâr etmesine sebep oldu.



Sultan Mesud, Süleymân şah ve Birinci Kılıç Arslan gibi Anadolu’yu tek elde
birleştirmek istedi. Danişmendlilerle berâber Bizans saldırılarına karşı başarı
sağladı. Melik Mehmed’in ölümüyle Danişmendliler arasında ortaya çıkan
anlaşmazlıklardan istifâde ederek Ankara, Çankırı ve Kastamonu havâlisinde
Selçuklu hâkimiyetini yeniden kurdu. 1144’te de, Malatya ve Elbistan’ı zapt
ederek Anadolu’da Selçuklu üstünlüğünü sağladı. Göçebe Türkmenleri, Gediz ve
Menderes havâlisinde yerleştirdi. Haçlıların elinde bulunan Maraş ve Göksun gibi
kaleleri kurtarmaya teşebbüs etti. Bizans İmparatoru Manuel, Türkiye
Selçuklularını ezmek için Konya’ya yürüdü. Sultan Mesud, Bizanslıları yendiyse
de bundan faydalanamadan İkinci Haçlı Seferi başladı. Sultan Mesud, Mukaddes
Roma-Cermen İmparatoru Üçüncü Konrad idâresindeki Haçlı ordusunun büyük bir
kısmını Eskişehir yakınlarında perişân etti. Konrad İznik'e çekilirken, güneye
sarkan kalıntılarını da Sultan Mesud, Toros geçitlerinde ortadan kaldırdı.
Fransa Kralı St. Louis komutasında ilerleyen Haçlı kolunu ise Yalvaç civârında
yenen Sultan Mesud, bu zaferleriyle Türkiye Selçukluları Devletinin şânını ve
kendi nâmını bütün dünyada yüceltti. Abbâsî halîfesi, Selçuklu sultanına hil’at
ve sancak gibi hâkimiyet alâmetleri göndererek kendisini tebrik etti.



İkinci Haçlı Seferi sonunda Antalya’dan gemiye binerek Suriye’ye geçen Fransa
Kralı St. Louis’in ordusunun artıkları, Türklerin hücumları ve Rumların
yağmaları, açlık ve hastalıkla perişan oldu. Türkler, bu Haçlılara acıyarak
kendilerine ekmek ve para dağıttılar. Türklerin şefkat ve merhametini gören
3000’den fazla Frenk, Müslüman oldu. Rumların hıyânetini ve Türklerin
insanlığını anlatan bir Haçlı yazar: “Ey hıyânetten daha zâlim olan merhamet!”
feryâdıyla Türklerin, şefkat ve iyilikleriyle Haçlıların dinlerini satın
aldıklarını, bununla berâber din değiştirme husûsunda hiçbir baskı
yapmadıklarını da ilâve eder. Böylece, Bizanslılara dindaş diye yardıma gelen
Haçlılar, bu seferler sonunda Rumlara düşman ve Türklere hayran olarak döndüler.
Sultan Mesud, bu başarılarından sonra Suriye’de ve Maraş civârında Haçlıları
yenerek Maraş, Göksun, Antep, Raban ve Delûk’ü alarak Frenkleri kovdu.
Danişmendlileri kendisine bağladı. Klikya Seferine çıktıysa da yarıda kaldı.



1155’te ölmeden önce büyük oğlu Kılıç Arslan’ı veliaht tâyin etti ve ülke
topraklarını üç oğlu arasında paylaştırdı. Birinci Rükneddîn Mesud, Amasya
civârında, medrese, han, hamam ve imâretle îmar ettiği Simre kasabasındaki
türbesine defnedildi. Kırk yılı aşan saltanat süresinde, Bizans ve Haçlı
seferlerine karşı koyarak, Türk-İslâm nüfuzunun Anadolu’da hâkimiyetinin ve
İslâm âleminin bekçiliğini yapan Sultan Mesud, Anadolu’yu Türkler için vatan
hâline getirdi. Batı kaynakları, târihte ilk defâ onun devrinde Anadolu’dan
Turchiae (Türkiye) adıyla bahsettiler. Adâleti ve sağlam idâresi sâyesinde,
Hıristiyanları bile Bizans’tan koparıp kendisine bağladı. Anadolu’da
Selçukluların köklü îmar faaliyetleri de onunla başladı.

0 yorum:

Yorum Gönder